23 Aralık 2010 Perşembe

3. Köprü Cinayetine İstanbul’un ve Marmara’nın Talanına Karşı

İnsana, kente, doğaya ve yaşama dönük saldırıların büyük bir hızla yaygınlaştığı bir dönemde yaşıyoruz.

Uzun bir süredir İstanbul’un kuzey ormanlarına iştahla bakan rant çevreleri, siyasi bir dayatmayla, İstanbul halkının ve bilim insanlarının yıllardır “hayır” dediği 3. Rant Köprüsü Projesi’ni hayata geçirme kararı aldılar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB,) 3. Rant Köprüsünü, 2009 tarihli İstanbul Çevre Düzeni Planı’na aykırı biçimde Poyrazköy-Garipçe hattında yapma kararını açıkladı. Bizler 3. Köprü cinayetine hayır diyoruz.

3. Rant Köprüsü kapsamında su havzaları ve yaban hayatıyla birlikte İstanbul’un Kuzey ormanlarının ve Marmara bölgesindeki tarım alanlarının yok edilmesi planları, ülkemizin tümünde suya, ormana, doğaya ve insana yöneltilen genel saldırıların bir parçasıdır. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından başta 3. Rant Köprüsü projesi ve HES’ler olmak üzere birçok yıkım projesini gerçekleştirmek üzere gündeme getirilen “Tabiat Varlıklarını ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı” , Anadolu’nun her köşesindeki doğal ve tarihi varlıkları, dereleri, gölleri, yer altı sularını, ormanları, meraları ve madenleri sınırsızca yağmaya açmayı hedeflemektedir. Bu saldırı, küçük köylüsüyle kentli emekçisiyle halkımızın suyu ve toprağı kullanma hakkını; ülkemizin biyo-çeşitliliğini; kültürel ve tarihsel mirasımızı ve gıda güvenliğini tehdit etmektedir. Bizler, ülkemizin doğal ve kültürel mirasını ve insanlığın-ülkemizin ortak bir değeri olan İstanbul’u top yekûn yağmaya açan yeni SİT yasalarına hayır diyoruz.

İstanbul’u savunmaya, daha yaşanabilir kılmaya ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir ülke bırakmaya kararlı yurttaşlar olarak, yıllardır söylediklerimizi bir kez daha vurguluyoruz: 3. Rant Köprüsü, AKP iktidarı ve İBB tarafından İstanbul ve Marmara’dan başlayarak tüm Türkiye’ye yayılan büyük bir talan projesinin parçası olarak gündeme getirilmektedir. 3. Köprü dayatması, İstanbul ve Marmara halkının değil, rant çevrelerinin ihtiyacıdır. İstanbul’a, Marmara’ya, suya, ormana, doğaya, yaşama ve bu ülke halkına karşı işlenmesi planlanan büyük bir cinayettir.

3. Rant Köprüsü, İstanbul’un trafik sorununa hiçbir çözüm getirmeyecek, tersine yarattığı yeni trafikle bu sorunu daha da ağırlaştıracaktır. İstanbul gibi dar gelirli nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturduğu bir deniz kentine toplu taşım araçları, deniz ulaşımı ve raylı sistemler yerine, 3. Rant Köprüsü gibi kara yolu taşımacılığını teşvik eden projelerin dayatılmasının tek gerekçesi, ulaşımı daha fazla yağmaya açmaktır. İstanbulluların ulaşım hakkının ve kamu kaynaklarının ranta feda edilmesidir. İstanbulluların fahiş fiyatlar ödeyerek tıklım tıklım bindikleri toplu taşım araçlarında saatlerce trafik çilesi çekmesi demektir. 6 milyar dolarlık maliyetiyle 3. Rant Köprüsü, halktan toplanan vergilerin ve kamusal kaynakların talanı demektir. 3. Rant köprüsü, toplu taşımacılıkta 1987 yılından bu yana yaşanan gerilemeyle, fahiş ulaşım zamlarıyla, boğaz köprülerinin, İDO’nun, İETT’nin, otoyolların satışa sunulması planlarıyla önü açılmaya çalışılan yeni yağma planlarının koçbaşıdır. Bizler bedelini tüm İstanbulluların ödeyeceği bu yeni yağma planlarına hayır diyoruz.

3. Rant Köprüsü, İstanbul’un kuzeyine 7 milyonluk ek bir nüfus getirerek çarpık kentleşmeyi hızlandıracak ve Karadeniz’e kadar uzatacaktır. Kentin otoyol kenarlarında yaygınlaşan yoksul mahallelerle, kalan son orman alanlarını basınç altına alan lüks konut siteleri arasındaki bölünmüş yapısı daha da derinleşecektir. Kentsel Dönüşüm Yasası ile birlikte olağanüstü yetkilerle donatılan TOKİ gibi kurumların yoksul, emekçi mahallelerine dönük yıkım baskısı daha da ağırlaşacak; 3. Rant Köprüsü kentsel yıkım projelerinin de koçbaşı olacaktır. Bizler emekçi mahallelerini yok edip on binlerce insanı evsiz bırakacak, yerine plazalar, villa kentler yapıp bir avuç rantiyeciyi zengin edecek olan bu yeni yıkım planlarına hayır diyoruz.

3. Rant Köprüsü, kentin su havzaları, ormanlar ve tarım alanları gibi kalan son yaşam kaynaklarını yok edecektir. 3. Köprü projesi ile birlikte gündeme gelen ve yüzde 12’si yapılaşmaya açılmış (2-B arazileri) orman alanlarından oluşan Kuzey Marmara otoyolu projesiyle birlikte, bu arazilerin uzun süredir gündemde olan satışı başlayacaktır. İstanbul’un kuzeyi ve Marmara bölgesinin tarım alanları üzerinde geri dönüşü olmayan yıkıcı sonuçlar yaratılacak; bağlantı yolları çevresinde planlanan Organize Sanayi Bölgeleriyle birinci sınıf tarım arazileri ve küçük köylü ekonomileri tahrip edilecek; İstanbul ormanlarının üçte biri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu durumun anlamı, sellerin yaygınlaşması; içme suyu havzalarının kirlenmesi; İstanbul’un su sorununun ağırlaşması; orman köylülerinin ve küçük köylülerin yoksullaşması; hava kirliliğinin artması; gıda fiyatlarının artması; yaban hayatının tahrip olması ve kentin doğal dinlence-sağlıklı yaşam alanlarının daralmasıdır. Bizler suya, ormana, yaban hayatına ve İstanbulluların sağlıklı yaşam alanlarına yönelik bu yeni saldırı planlarına hayır diyoruz.

3. Köprü Cinayetine; “Tabiat Varlıklarını ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısına”; İstanbul’un Katledilmesine; Kentsel Dönüşüm Planlarına; Marmara’nın Yağmalanmasına; Anadolu’nun Her Köşesinin Yağmaya Açılmasına; Suyun Ticarileştirilmesine; Doğanın Tahribine Karşı İstanbul’u, Marmara’yı, İnsanı, Suyu, Ormanı, Yaban Hayatını, Doğayı ve Yaşamı Savunan Herkesi İnsan Hayatına Bir Bütün Olarak Sahip Çıkmak İçin…

26 Aralık 2010 saat 13.00’te Kadıköy Meydanı’nda hep birlikte hayır demeye çağırıyoruz!

DOĞAL VE TARİHİ SİT ALANLARININ YAĞMASINA HAYIR!

KENTSEL YIKIM YASALARINA HAYIR!

İSTANBUL’UN VE MARMARA’NIN TALANINA HAYIR!

SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR!

3. KÖPRÜ CİNAYETİNE HAYIR!

20 Aralık 2010 Pazartesi

Bir yazi - imzasız

Ben dürüst, hiç kanuni suç işlememiş, vergisini muntazam ödeyen,trafik kuralları dahil her türlü kanun ve kurala uyan bir vatandaşım.
Bir şahsa hakaretim bile yoktur...


Ama başkaları tecavüz ediyor, alkollü araba kullanıp sakat bırakıyor, insan öldürüyor, hırsızlık yapıyor.v.s.. . Ben onları vergimle hapishanede besliyorum ve çıktıklarında da mutlaka onlara iş veriyorum, ayrıca aramıza
alıyorum ki tekrar tecavüz etsinler, sakat bıraksınlar, öldürsünler.

Ben de düşünüyorum, aklediyorum ve sistemde yanlışlar buluyorum.
Sivil Toplum Kuruluşlarıyla çalışıyorum, yazıyorum, oy veriyorum...

Ama başkaları bölüyor, dağa çıkıyor, bomba atıyor, ağlamayana meme yok diye kırıyor,
döküyor ve öldürmeye devam ediyor... Ben onların maaşını ödüyorum, liderlerini besliyorum ve kardeşlerimi öldürdüğü için affetmeye zorlanıyorum.

Ben tek çocuk sahibiyim. Doğuramadığım için değil. Sevgimi, ilgimi, bilgimi ve maddi gücümü en iyi şekilde bu insana yatırıp, onu onlarca insana bedel, akıllı, manevi değerler üretebilen ve yaşatabilen, kutsal sisteme saygılı bir insan yapmak istediğim için...

Ama başkaları ONLARlarca çocuk dünyaya getiriyor. Korunamadıkları için değil.
Sayısal üstünlük sağlamak için. Sevmiyorlar, ilgilenmiyorlar. O çocuk dağa çıkıyor,
o çocuk kapkaç yapıyor, o çocuk tinerci oluyor, o çocuk okumadığı için özgür olamıyor
ağasına maraba oluyor ya bakamadıkları için dedesi yaşındaki birisine 13 yaşında
satılıyor ve 14 yaşında o da doğurmaya başlıyor...

Sonra benden o insanlara merhamet duymamı ve benden alınan vergilerle onları beslemeye yetmediği için ayrıca çocuklarını okutmamı istiyorlar. Ben marabaların kızlarını okutayım ki
ağaları kendi kızlarına kilolarca altın takılan 40 gün 40 gece düğünler yapabilsin.
Evlerini ısıtıyorlar benim vergilerimle ya da kimbilir o kömürleri satıp sigara parası yapıyorlar.

Oysa ben bu kış zamlı doğalgazı nasıl ödeyeceğimi düşünüyorum.

Onlar 10 LAR 10 LAR doğurduğu için işsiz kalıyorlar ve batıdaki fabrikaları doğuya taşımaya zorluyorlar. Öyle ya merhamet etmek lazım. Batıdakiler işsiz kalsa da olur malum onların sesi çıkmaz.
Oysa toprak reformu, aşiretleri çözmek kimsenin işine gelmiyor. Çünkü oy için 10 000 insanı ikna etmek kolay değildir ama ağasını ikna etmek kolaydır.

Ben daha maaşımı alma dan vergim kesiliyor...

Ama başkaları vergi ödemiyor ve sık sık affediliyor.

Benim maaşım belli.

Ama stadyumda sünnet düğünü yapanın geliri nasılsa belli değil.

Oysa biz evlendiğimizde düğün bile yapamadık.
Biz evlendiğimizde alacağımız mobilyalarla doğaya zarar vermişizdir endişesi ile nikaha gelen herkese şeker yerine yüzlerce ağaç fidanı dağıttık, doğadan aldığımızı doğaya geri verelim diye...

Ama başkaları ormanı yakıp yerine ev yaptılar, sattılar, kiraladılar, zengin oldular ve 2B ile affoldular.

Benim babam ev alabilmek için 12 sene aynı işçi parkası ve pençeli ayakkabısı ile gezdi.
Çok şükür şimdi evleri var...


Ama başkalarının babası devletin arazisi üzerine gecekondu yaptı şimdi mütahite sattı ve bir sitede 60 dairesi var.

Ben dişimi fırçalarken suyu devamlı kapatıyorum. Meyve yıkadığım suyla balkonu yıkıyorum..v.s. Malum suyu israf etmeyeceğiz ya...

Ama başkaları golf sahaları yapıp çimleri için tonlarca su kullanıyor.
Ya da biryerlerde kaçak kullanıp para vermiyorlar.

Ben bakanımızın da tavsiyesine uyarak saçımı havluyla kuruluyorum.
Ayrıca Maliye bakanımızın kızına katkısı olsun diye evlerimizi tasarruflu ampullerle donatıyoruz. A+ makinelerimiz var...


Ama başkaları kaçak elektrik kullanıyor ve faturalarını ben ödüyorum.

Ben sağlık sigortamı istemesem bile ödüyorum...

ama başkaları yeşil kartla gidip benim paramla muayene oluyorlar.
Gerçekten ihtiyacı olana son kuruşuna kadar helal olsun. Ama bu ülkede kaç milyon yeşil kartlı var? Kaçı hak ediyor ?

Ben sabrediyorum, bir yaratıcının var olduğuna bunların bir imtihan olduğuna inanıyorum. Ben doğru yol, iyi iş (salih amel) den hedef ne olursa hiç bir gerekçe ile (cihad, takiye..vs) her ne olursa olsun taviz vermiyorum.. .

Ama onlar takiye diyor, cihad diyor, bu daha iyi diyor, uyduruyor, dinimi bölüyor, kullanıyor.

Öyle uzun ki bu liste... biliyorum uzun yazılar ı okumayı sevmiyorsunuz.
Her türlü adaletsizliğe rağmen doğru bildiğim yoldan asla dönmeyeceğim.
Çok sevdiğim bir fıkra ile bitireyim:


Adamın biri dünyada hiç kimseye bir kötülük yapmamış, her türlü kurala uymuş,
içmemiş, zina yapmamış, uyuşturucu kullanmamış, kimseyi pataklamamış.
Neyse bir gün ölmüş büyük bir sevinç ve beklenti ile sorgu meleğinin önüne gelmiş.

Melek sormuş : içmemişsin, kul hakkı yememişsin
Adam : evet
Melek : Kimseye el bile kaldırmamışsın
Adam: evet
Melek : Kendi karından başkasına yan gözle bile bakmamışsın
Adam : evet
Onlarca sorudan sonra sorgu meleği yanındaki meleğe dönerek : bir çift kanat getirin
Adam heyecanla : Melek oluyorum değilmi?
Melek : hayır kaz oluyorsun

Fıkradır ama doğruyu söylemek gerekirse korkum kaz olmaktır.

Bir T.C. vatandaşı...