9 Eylül 2013 Pazartesi

Mustafa Kemalden Ismet Paşaya mektup - Cumhuriyetin ilk yılları tablosu



Atatürk'ten İsmet Paşa'ya

"SEVGİLİ Paşam, Cumhuriyet'in ilk  başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi  şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir  bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi
olarak elbette biliyorsun. Büyük  devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını  Lozan dönüşü sen bize anlattın. Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı  olan genel durumu özetleyeceğim.

Bize geri, borçlu, hastalıklı bir  vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü
devletiyiz. Dört mevsim kullanılabilir  kara yollarımız yok denecek kadar az.

4.000 km. kadar demir yolu var. Bir  metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine,  batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.

Denizciliğimiz acınacak durumda.

Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir  çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa,  şeyh düzeni Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz.

Bu durumu düzeltmeli, halkı  kurtarmalıyız. Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama  ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası  hayvancılığımızı öldürüyor.

Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek  az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın  halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60'ı  geçiyor. Nüfusun % 80'i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi
ürünlerini dışarıdan alıyoruz.  Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde  var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408.

Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız  gerekiyor. Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi  hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu  okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini  hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri  kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı  bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel  durumu tam bilsinler. Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan  kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü  gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için  iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.

Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark  ettiği zaman çok geç kalmıştı.

Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek  var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek  var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle  yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın  düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak  zorundayız. Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha  hızlı yürümek zorundayız.

Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp  bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim  kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu  seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!"


2006dan 2012ye gelir dagilimi - Umut Oran basın açıklaması



Genel Başkan Yardımcısı ekonomik durum üzerinden yaptığı açıklamada, “Yoksulun lokması küçüldü, zenginin sofrası büyüdü. AKP zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yaptı.Türkiye’nin riskli ülkeler listesinde son sıralarda kırmızı alarm hattına düşmesine neden olan bu tablo karşısında dahi Başbakan Erdoğan’ın savaşla yatıp kalkmasının tek anlamı vardır o da ekonomideki felaket karşısında gerçekleri gizleme arayışıdır. Gerçeklerden kaçmanın yolu ülkeyi savaşa sokmak olamaz aksi takdirde Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin utanç tarihine bir numara olarak geçecektir ve asla affedilmeyecektir” dedi.Umut Oran’ın bugün yaptığı yazılı açıklaması şöyle:
Türkiye genelinde yapılan toplam tüketim harcamaları içinde nüfusun en yoksul yüzde 20’lik kesiminin 2006 yılında yüzde 9.2 ile zaten çok düşük olan payı, son altı yılda daha da küçülerek 2012’de yüzde 8.7’ye indi. En üstgelir dilimindeki yüzde 20’lik nüfusun payı ise aynı dönemde daha da büyüyerek yüzde 36.7’den yüzde 37.8’e yükseldi. Yani toplam tüketim harcamalarının yüzde 40’a yakınını nüfusun beşte biri yapıyor. Başka deyişle ülkedeki varlıklı yüzde 20’lik kesim, neredeyse kalan yüzde 80’in toplamı kadar tüketiyor.2012 itibariyle tüketim harcamaları içinde gelire göre ikinci yüzde 20’lik dilimi oluşturan alt-orta kesimin yüzde 13.5, üçüncü yüzde 20’yi oluşturan orta kesimin yüzde 17.8, dördüncü yüzde 20’de yer alan orta-üst kesimin yüzde 22.2 olan payları ise 6 yıl önceye göre pek değişmedi. En varlıklı yüzde 20’lik kesim, 2012 itibariyle Türkiye genelindeki toplam gıda ve içecek harcamasının yüzde 27.7’sini, içki-sigara harcamalarının yüzde 28.5’ini, giyim-ayakkabı harcamalarının yüzde 41.3’ünü yapıyor. Bu kesimin toplam harcamalardaki payı konut-kirada yüzde 31.8, ev eşyasında yüzde 41.3, sağlıkta yüzde 41, ulaştırmada yüzde 48, haberleşmede yüzde 38.1, kültür-eğlencede yüzde 50.4, eğitimde yüzde 66.8’e ulaşıyor. Toplam otel, lokanta, pastane harcamalarının yüzde 45.2’sini, çeşitli mal ve hizmetlere yapılan harcamanın da yüzde 42.1’ini bu kesim gerçekleştiriyor.En alt gelir grubundaki yüzde 20’nin Türkiye’nin toplam harcamalardaki payı ise gıdada yüzde 12.9, içki-sigarada yüzde 10.3, giyim-ayakkabıda yüzde 7, konut-kirada yüzde 11.3, ev eşyasında yüzde 7.5, sağlıkta yüzde 9, ulaştırmada yüzde 4.6, haberleşmede yüzde 6.7, kültür ve eğlencede yüzde 4.2, eğitimde sadece yüzde 2.3, otel, lokanta, pastanede yüzde 5.3, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 6.6’da kalıyor. 2006-2012 döneminde en zengin kesimin ülke genelindeki gıda, giyim-ayakkabı, ev eşyası, sağlık, haberleşme, kültür-eğlence, eğitim, otel-lokanta-pastane harcamalarındaki payının arttığı; konut-kira ve ulaştırma harcamalarındaki payının düştüğü belirlendi. Buna karşılık en yoksul kesimin toplam harcamalardaki payının ise aynı dönemde gıda, içki-sigara, giyim-ayakkabı, ev eşyası, sağlık, ulaştırma, haberleşme, kültür-eğlence, otel-lokanta-pastanede azalırken,  konut-kira ve ulaştırmada arttığı gözlendi.Kamuoyuna empoze edilen “başarılı ekonomi” ve “hızlı kalkınma” hikayesine karşılık işte AKP’nin yandaşı kalkındıran, işçiyi, memuru, emekliyi, yurttaşı süründüren ekonomi yönetiminin halkı getirdiği yer: Tüketimde zengin-yoksul makası daha da açıldı; iki uç arasındaki refah farkı biraz daha büyüdü. AKP ile zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu. Türkiye’nin riskli ülkeler listesinde son sıralarda kırmızı alarm hattına düşmesine neden olan bu tablo karşısında dahi Başbakan Erdoğan’ın savaşla yatıp kalkmasının tek anlamı vardır o da ekonomideki felaket karşısında gerçekleri gizleme arayışıdır. Gerçeklerden kaçmanın yolu ülkeyi savaşa sokmak olamaz aksi takdirde Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin utanç tarihine bir numara olarak geçecektir ve asla affedilmeyecektir.
TÜİK’in geçen hafta açıkladığı; gelir düzeyine göre sıralı yüzde 20’lik nüfus dilimleri bazında tüketim harcamalarının dağılımına ilişkin Hane halkı Tüketim Anketi’nin 2012 sonuçları,  AKP’nin eş-dost ve yandaşı kayıran rant ve talan ekonomisinin, zengin-yoksul uçurumunu nasıl büyüttüğünü ortaya koydu.
Buna göre Türkiye genelinde yapılan toplam tüketim harcamaları içinde nüfusun en alt gelir düzeyindeki yüzde 20’lik kesiminin 2006 yılında yüzde 9.2 ile zaten çok düşük olan payı, son altı yılda daha da küçülerek 2012’de yüzde 8.7’ye indi. En üst gelir dilimindeki yüzde 20’lik nüfusun payı ise aynı dönemde daha da büyüyerek yüzde 36.7’den yüzde 37.8’e yükseldi. Buna göre ülkedeki toplam tüketim harcamalarının yüzde 40’a yakınını nüfusun beşte biri yapıyor. Başka deyişle ülkenin varlıklı yüzde 20’lik nüfus kesimi, neredeyse kalan yüzde 80’in toplamı kadar tüketiyor. TÜİK’in anket yoluyla gerçekleştirdiği araştırmada, varlıklı kesimin gelir ve harcama düzeylerini olduğundan düşük gösterme olasılığı da göz önünde bulundurulduğunda, uçurumun çok daha büyük olduğu anlaşılıyor.
2012 itibariyle tüketim harcamaları içinde gelire göre ikinci yüzde 20’lik dilimi oluşturan alt-orta kesimin yüzde 13.5, üçüncü yüzde 20’yi oluşturan orta kesimin yüzde 17.8, dördüncü yüzde 20’de yer alan orta-üstkesimin de yüzde 22.2 olan payları, 6 yıl önceye göre neredeyse aynı kaldı.
Eğitim harcamalarının üçte ikisini en üsttekiler yapıyor…
En varlıklı yüzde 20’lik kesim, 2012 itibariyle Türkiye genelindeki toplam gıda ve içecek harcamasının yüzde 27.7’sini, içki-sigara harcamalarının yüzde 28.5’ini, giyim ve ayakkabı harcamalarının yüzde 41.3’ünü yapıyor. Bu kesimin toplam harcamalardaki payı konut-kirada yüzde 31.8, ev eşyasında yüzde 41.3, sağlıkta yüzde 41, ulaştırmada yüzde 48, haberleşmede yüzde 38.1, kültür, eğlencede yüzde 50.4, eğitimde yüzde 66.8’e ulaşıyor. Toplam otel, lokanta, pastane harcamalarının yüzde 45.2’sini, çeşitli mal ve hizmetlere yapılan harcamanın da yüzde 42.1’ini bu kesim gerçekleştiriyor.
En alt gelir grubundaki yüzde 20’nin Türkiye’nin toplam tüketim harcamalarındaki payı ise 2012 itibariyle gıdada yüzde 12.9, içki-sigarada yüzde 10.3, giyim ve ayakkabıda yüzde 7, konut ve kirada yüzde 11.3, ev eşyasında yüzde 7.5, sağlıkta yüzde 9, ulaştırmada yüzde 4.6, haberleşmede yüzde 6.7, kültür ve eğlencede yüzde 4.2, eğitimde sadece yüzde 2.3, otel, lokanta, pastanede yüzde 5.3, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 6.6’da kalıyor.
2006-2012 döneminde en zengin kesimin ülke genelindeki gıda, giyim-ayakkabı, ev eşyası, sağlık, haberleşme, kültür-eğlence, eğitim, otel-lokanta-pastane harcamalarındaki payının arttığı; konut-kira ve ulaştırma harcamalarındaki payının düştüğü belirlendi.
Buna karşılık en yoksul kesimin toplam harcamalardaki payının ise aynı dönemde gıda, içki-sigara, giyim-ayakkabı, ev eşyası, sağlık, ulaştırma, haberleşme, kültür-eğlence, otel-lokanta-pastanede azalırken,  konut-kira ve ulaştırmada arttığı gözlendi.
Bu da varlıklı kesim konfor, kişisel gelişim ve keyif alanlarına giderek daha fazla harcama yaparken; işçi, memur, emekli, küçük esnaf gibi kesimlerin yer aldığı alt gelir grubundakilerin kira ve ulaştırma gibi zorunlu giderlerdeki artış nedeniyle, gıda da dahil diğer tüm yaşamsal ihtiyaçlarına harcamayı sınırladığını gösteriyor.
Toplam tüketim harcamalarında gelir gruplarının payı (%)

1. %20
2. %20
3. %20
4. %20
5. %20
2006
2012
2006
2012
2006
2012
2006
2012
2006
2012
TOPLAM
9,2
8,7
13,3
13,5
17,8
17,8
23,2
22,2
36,7
37,8
Gıda ve alkolsüz içecekler
13,5
12,9
16,8
16,9
19,3
19,9
22,9
22,6
27,6
27,7
Alkollü içecek, sigara ve tütün
12,6
10,3
16,1
16,6
19,5
21,3
23,3
23,3
28,5
28,5
Giyim ve ayakkabı
8,3
7,0
11,9
11,1
17,7
17,6
23,1
23,1
39,0
41,3
Konut ve kira
9,5
11,3
14,4
16,0
19,2
19,2
23,9
21,7
32,9
31,8
Ev eşyası
8,0
7,5
12,7
11,7
19,1
17,4
25,5
22,3
34,7
41,2
Sağlık
10,2
9,0
13,5
12,8
17,4
16,3
20,8
20,9
38,1
41,0
Ulaştırma
3,9
4,6
7,1
10,1
12,3
15,1
21,5
22,3
55,3
48,0
Haberleşme
7,8
6,7
12,6
12,6
18,1
18,0
23,1
24,7
38,4
38,1
Kültür, eğlence
6,3
4,2
10,8
8,7
15,7
15,0
24,2
21,8
43,0
50,4
Eğitim hizmetleri
2,1
2,3
9,5
5,6
12,9
9,0
21,6
16,3
53,9
66,8
Otel, lokanta, pastane
5,8
5,3
11,1
10,9
16,4
16,1
23,7
22,5
43,0
45,2
Çeşitli mal ve hizmetler
6,3
6,6
10,3
12,5
17,4
17,0
22,6
21,9
43,4
42,1
Eğitim ve sağlığa minimum harcama
Gelir dilimleri arasındaki uçurum bir yana Türk halkının toplam tüketim harcamalarına içinde en büyük payı, yüzde 25.8’le konut-kira alıyor. Bunu yüzde 19.6 ile gıda, yüzde 17.2 ile ulaştırma, yüzde 6.7 ile ev eşyası, yüzde 5.8’le otel ve lokantalar, yüzde 5.4’le giyim ve ayakkabı, yüzde 4.2 ile alkollü içecekler ve sigara, aynı oranla çeşitli mal ve hizmetler, yüzde 3.9’la haberleşme izledi. Harcamalarda sağlığın payı yüzde 1.8, eğitimin payı yüzde 2.3, kültür ve eğlencenin payı yüzde 3.2’de kalıyor.
En alttakiler kira ve gıdaya çalışıyor…
Gelire göre sıralı yüzde 20′lik grupların tüketim harcamalarının mal ve hizmetlere göre dağılımına bakıldığında ise en üst gelir grubundaki yüzde 20’lik nüfusun tüketim harcamalarında en büyük payı ulaştırma alırken, diğer tüm gelir gruplarında ise harcamaların en büyük bölümü konut-kira için yapıldığı dikkati çekiyor.
Özellikle en alt gelir düzeyindeki yüzde 20’lik nüfusun toplam harcamalarının yüzde 33.4’ünü konut-kira oluşturuyor. Bu kesimde her 100 TL’lik harcamanın 29 lirası gıdaya gidiyor. En yoksul kesimde gıdanın payı konut-kiradan sonra ikinci, ulaştırmanın payı ise yüzde 9’la üçüncü sırada geliyor. Buna göre en düşük gelirli yüzde 20’lik nüfusun harcamalarında konut-kira ile gıdanın toplam payı yüzde 71.4’e ulaşıyor.
Başka deyişle en yoksulların zaten yetersiz olan gelirlerinin dörtte üçü sırf kira, gıda ve yola gidiyor. Bu kesim kalan dörtte birlik gelirini giyim, ev eşyası, sağlık, haberleşme, eğitim, kültür ve diğer ihtiyaçlarına yetirmeye çalışıyor.
En üst gelir grubundakilerin harcamalarında ulaştırma yüzde 21.8’le en büyük payı alırken, konut ve kiranın payı yüzde 21.7 ile ulaştırmadan sonra geliyor. En alt grupta yüzde 33.4 olan gıdanın payı ise bu kesimde yüzde 14.4’le üçüncü sıraya düşüyor.
En yoksul kesim gıdaya, en varlıklı kesime göre miktar bazında çok daha az harcamasına rağmen, toplam harcaması içinde o kesime göre neredeyse iki kat daha fazla pay ayırıyor. Başka deyişle en varlıklı kesimin gıda harcamaları parasal tutar olarak kat kat fazla olmasına rağmen, bunun toplam tüketim harcamaları içindeki payı, en alt kesimdekilerin tüketiminde gıdanın aldığı payın yarısı dolayında kalıyor.
Özel araba, uçak, sık seyahat, yurt dışı turistik seyahatler gibi nedenlerle en üst gelir grubunun harcamaları içinde yüzde 21.8’e ulaşan ulaştırmanın payı, daha çok toplu taşım imkanlarıyla yetinmek zorunda olan, tatil yapma imkanları sınırlı, yurt dışı gezi imkanı olmayan en alt grupta yüzde 9’a kadar düşüyor.
En varlıklı kesim ülke genelindeki toplam eğitim harcamalarının yüzde 66,8’ini gerçekleştirmesine karşın, bunun söz konusu kesimin toplam tüketim harcaması içindeki payı yüzde 4.2’de kalıyor. Ancak bu oran, gelir dilimlerinin tüketim harcamaları içinde eğitime ayrılan en yüksek payı ifade ediyor.
Gelire göre sıralı % 20′lik grupların tüketim harcamalarının mal ve hizmetlere göre dağılımı (%)

Toplam
1. %20
2. %20
3. %20
4. %20
5. %20
2006
2012
2006
2012
2006
2012
2006
2012
2006
2012
2006
2012
TOPLAM
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
Gıda ve alkolsüz içecekler
24,8
19,6
36,5
29,0
31,4
24,5
26,9
22,0
24,5
19,9
18,6
14,4
Alkollü içecek, sigara ve tütün
4,1
4,2
5,6
4,9
4,9
5,1
4,5
5,0
4,1
4,4
3,2
3,2
Giyim ve ayakkabı
5,9
5,4
5,3
4,3
5,3
4,4
5,9
5,3
5,9
5,6
6,2
5,9
Konut ve kira
27,2
25,8
28,3
33,4
29,5
30,5
29,4
27,9
28,0
25,3
24,4
21,7
Ev eşyası
6,2
6,7
5,4
5,7
5,9
5,8
6,7
6,5
6,8
6,7
5,9
7,3
Sağlık
2,2
1,8
2,4
1,9
2,2
1,7
2,1
1,7
2,0
1,7
2,3
2,0
Ulaştırma
13,1
17,2
5,5
9,0
7,0
12,8
9,1
14,5
12,2
17,2
19,7
21,8
Haberleşme
4,2
3,9
3,6
3,0
4,0
3,7
4,3
4,0
4,2
4,4
4,4
4,0
Kültür, eğlence
2,2
3,2
1,5
1,6
1,8
2,1
1,9
2,7
2,3
3,2
2,6
4,3
Eğitim hizmetleri
2,1
2,3
0,5
0,6
1,5
1,0
1,6
1,2
2,0
1,7
3,1
4,1
Otel, lokanta, pastane
4,2
5,8
2,6
3,5
3,5
4,7
3,8
5,2
4,2
5,9
4,9
6,9
Çeşitli mal ve hizmetler
4,0
4,2
2,8
3,1
3,1
3,8
3,9
4,0
3,9
4,1
4,7
4,6
İşte AKP’nin ekonomi politikalarının sonucu…
AKP, iktidarı döneminde ekonomi yönetiminde başarılı olduğunu ve “hızlı kalkınma” süreci yaşattığını sürekli halka empoze ediyor. İktidarı boyunca ülkeyi sıcak paranın talanına açarak, “el parası” ile yalancı bahar yaşatan AKP,  şimdi ise küresel para otoritelerinin sıcak parayı çekme operasyonu ile ekonomi batağa saplanırken, hayali düşmanlar ve komplo teorileri üretiyor. Oysa ülkenin kanını emen sıcak para ile sürdürülebilir kalkınma olmayacağını, bir gün bunun faturasının ağır biçimde ödeneceğini defalarca söyledik, uyardık. Sıcak paracılar, on yılda ülkeden milyarlarca dolar kazanarak ülkesine transfer ederken, bu dönemde Türkiye’nin borçluluğunun arttığı, dış açıklarının büyüdüğü, ülkede gelir dağılımının daha da bozulduğu, ekonomik açıdan alt, orta ve üst tabakadakiler arasındaki refah uçurumunun azalmak yerine giderek daha da büyüdüğü ortada…
Savaş Erdoğan’ı utanç tarihine geçirir
AKP’nin yandaşı zenginleştiren, yurttaşı süründüren ekonomi politikasının işte halkı getirdiği yer:
Emek kesiminin reel gelirleri aşındı, gelir dağılımı iyice bozuldu; tüketimde zengin-yoksul makası daralmak yerine daha da açıldı; iki uç arasındaki refah farkı daha da büyüdü; yoksulun zaten küçük olan lokması daha da küçüldü, zenginin sofrası ise daha da zenginleşti. Yani zengin daha da zengin, yoksul daha da yoksul oldu. AKP’nin kendi yandaşını zenginleştiren vatandaşı süründüren bu ekonomi anlayışı; Türkiye’de cari işlemler açığında, kısa vadeli dış borçlanmada, hızlı kredi büyümesinde, kronik işsizlikte, son 3 ayda ikiye katlanan faiz oranlarında ve enflasyonda büyük artış yaşanmasına neden olmuştur. Türkiye’nin riskli ülkeler listesinde son sıralarda kırmızı alarm hattına düşmesine neden olan bu tablo karşısında dahi Başbakan Erdoğan’ın savaşla yatıp kalkmasının tek anlamı vardır o da ekonomideki felaket karşısında gerçekleri gizleme arayışıdır. Gerçeklerden kaçmanın yolu ülkeyi savaşa sokmak olamaz aksi takdirde Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin utanç tarihine bir numara olarak geçecektir ve asla affedilmeyecektir.