25 Ağustos 2011 Perşembe

Nesin Vakfı Hakkında

Sevgili Dostlar,

Bayram vesilesiyle Vakfimizin etkinlikleri hakkinda destekcilerimizi biraz bilgilendirmek istiyoruz.

Bu yil 6-7 cocuk daha almak istiyoruz. Cok basvuru geliyor ama ancak kosullarimiz elverdigince alabiliyoruz. Sorun sadece maddi ya da fiziki degil, Nesin Vakfi’nda annelik yapabilecek nitelikte anne bulmakta da cok zorlaniyoruz. Turkiye’nin egitim sorunundan biz de payimiza duseni aliyoruz elbette.

Uc cocugumuz universite sinavlarini kazandi. Iki cocugumuz universiteyi bitirdi. Bir kizimiz evlendi. Iki oglumuz da onumuzdeki iki hafta icinde evlenecekler. Bu yil Vakf’in evlilik yili oldu.

Nesin Yayinevi basarili yayin hayatina devam ediyor. Onceleri sadece Aziz Nesin kitaplari basan yayinevimiz simdi cocuk kitaplarina da el atti. Gecen yil ayda ortalama 15.000 lira olan yayinevi geliri bu yil ayda 30.000 TL’ye cikti. (www.nesinyayinevi.com)

Sel felaketinin verdigi zarari buyuk olcude giderdik. Coluk cocuk demeden hepimizin emegiyle insa ettigimiz evimiz gozlerimizin onunde bir iki saatte yok olmustu. Bu yok olusun ve yok olus karsisindaki caresizligimizin bizi etkilemedigini soylemek yalan olur. Ama karamsarliga kapilmadik. Ali Abi’nin dedigi gibi dusmanin kim oldugu ve ne yapilmasi gerektigi belliydi, bu savasi kaybetmemiz mumkun degildi. Oyle de oldu. Bu vesileyle ana binamizi da depreme karsi guclendirdik. Sayenizde eskisinden daha guzel, daha saglam, daha cagdas bir Vakf’a sahip olduk. Hepinize en icten tesekkurlerimizi sunariz.

Matematik Koyu’nde yaz boyunca yogun bir faaliyet var yine. Gecen yil Turkiye’nin dort bir yanindan yaklasik 2000 genc Koy’den yararlandi. Bu sayi her yil artiyor. Bu yil Koy’den 3000 civarinda gencin yararlanmasini bekliyoruz. Gencler yine dunyanin ve Turkiye’nin sayili matematikcileriyle hem matematik yapacaklar hem de hayatlarinin deneyimlerini yasayacaklar.

Onumuzdeki yil Matematik Koyu’yle ilgili iki yeni proje var: 1) 200 kisilik bir toplanti salonunu icinde barindiran sutunlu bir kutuphane ve 2) Felsefe Koyu’nun insaati. Ali Abi bu konuda yakinda bizleri aydinlatacak. (www.matematikkoyu.org)

Ak sakalli dedemiz Teo’yu kaybettik. Teo 1992’de Vakf’a gelmisti. Ilk yillarinda marangozluk yapardi. Kutuphanemizi, arsiv odamizi, dolaplarimizi, masalarimizi ve bugunku atolyemizi de hep ona borcluyuz. Hepimizde buyuk emekleri vardir. Zamanla kulaklari duymaz oldu, zor yurur oldu, gucten kuvvetten dustu ama calismayi hic birakmadi. Teo bir gun Aziz Dede’ye yaslanmamak icin ne yapmak gerekir diye sormus. Aziz Dede de “calismak calismak calismak” demis... Teo da buyuk isler icin dermani kalmayinca oyuncak yapmaya basladi. Hic durmadi. Olmeden bir gece once odasina girenler, onu Allah’la pazarlik ederken duymuslar. Soyle diyormus Teo: “Allahim, bana bir hafta daha izin ver. Fazla degil, bir hafta istiyorum... Yaptigim oyuncak evin icini dosemem lazim… Sonra al beni yanina...” Olmadi. Theo o gece oldu. Hollanda’dan gelen kullerini vasiyeti geregi bahcemize serptik. Coluk cocuk kucuk ama icten bir toplanti yaptik. Anisina da bahcemize bir cinar agaci diktik.

Sel felaketi bize bir surpriz de getirdi. Kapkara camurlar arasindan bembeyaz bir cesme mermeri peyda oldu. Mucize gibi bir sey. Emektar ustalarimizdan hikayesini dinledik. 1978’de sicak bir yaz gunu, Vakif daha yeni yeni kurulurken, Aziz Dede minibusten elinde kocaman bir tasla iner. O zamanlar cocuk yasta olan ustalarimiza ve babalari Huseyin Usta’ya, Vakf’in giris kapisini isaret ederek, “Buraya bir cesme yapacagiz, konu komsu suyunu buradan alsin diye...” der. O zamanlar civarda ne elektrik vardir ne de su. Cesme projesi imkansizliktan gerceklesemez. Iste sel o tasi ortaya cikardi. Kapinin onune degil, -artik boyle bir ihtiyac kalmadi- ama Vakfimizin bahcesine cesmeyi yapiyoruz. 33 yil sonra...

Bayramin ulkemize ve dunyamiza baris ve bereket getirmesi dilegiyle tum dostlara Nesin Vakfi’ndan sevgiler, saygilar.

Suleyman Cihangiroglu (www.nesinvakfi.org)

23 Ağustos 2011 Salı

Zaman gazetesi yazarı neye işaret ediyor...

Zaman Gazetesi eski genel yayın yönetmeni‚ Fettullah Gülen´in sağ kolu...
Spor yazmaya başlamış‚ hiç yapmamıştı. Federasyonun kararını beğenmemiş‚ hatta bir nevi ipini çekmiş.

Eğer bu yazı doğru adrese mesaj verdiyse federasyona karşı düzenlenecek operasyon fazla uzun sürmez‚ onu da izleriz.

Buyrun buradan yakın...

Cengizhan Yeldan
---------------------------------------------------------------------------------
Meçhule giden bir lig kalkar bu federasyondan...
Türkiye´nin derdi çok. Askerî vesayet ile ilgili davalar (Ergenekon‚ Balyoz‚ İnternet Andıcı‚ Amirallere Suikast) devam ederken; başımızda Suriye gailesi‚ Ramazan´da artan PKK terörü‚ birilerinin Güneydoğu´da özerklik ilan etme kabadayılığı derken‚ bir de futbolda şike soruşturması var.



3 Temmuz´daki ilk gözaltılardan beri gündemdeki bu son konuyla ilgili olarak‚ önceki gün Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) beklenen "tarihî açıklama"sını yaptı. Tam bir "Eski Türkiye" uyanıklığı... Ne şiş yansın ne kebap çabaları... Dağ nasıl fare doğurur bilmeyenlere‚ canlı yayında allanıp pullanarak sergilenen "tarihî" bir örnek... Topu‚ ayaklarda dolaştırdıktan sonra yargının ayağına atmak... Hâlbuki TFF özerk bir kuruluş. Neden özerk? Kanaat belirtmek‚ kararlarını bağımsız verebilmek için. Madem yargıya göre hareket ediliyor‚ bundan önce küme düşürülen takımlar için niye yargı kararı istemediniz? Madem‚ TFF yargıya göre karar veriyor‚ bundan sonra gol mü değil mi‚ ona da hâkimler karar versin. Golü yiyen takım‚ bölge idare mahkemesine gitsin‚ çıkan karara göre siz de puan verirsiniz... Ancak itirazı falan var o işlerin. Gelmez ayın son perşembesine de ligleri devam ettirirsiniz...

Ne diyor şimdi Federasyon? "Ortada henüz iddianame yok. Deliller‚ şüpheliler ve kulüplerle paylaşılmadan ceza verilmesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hükümlerine ve adil yargılamaya aykırı. Şüphelilerin dosyaları görememesi‚ disiplin cezası verilmesini engellemektedir. Bu aşamada vicdanî bir karara ulaşılamamıştır. Soruşturmanın tarafımızdan adil biçimde yapılması için gizlilik kararının kaldırılması gerekmekte. Bunun için iddianame beklenecektir. İddianame açıklandıktan sonra tüm deliller elimize ulaşacak‚ ilgili kişi ve kurumların savunması alınacak‚ ardından karar verilecektir."

Ne anladınız? Yargıya saygılı gibi görünüp işin içinden sıyrılma... Ama sıyrılamıyorsun ki. Ligler 9 Eylül´de başlıyor. Yöneticisi‚ futbolcusu‚ seyircisi herkes havaya girmiş. O sırada pat iddianame açıklanıyor. Ne yapacaksın? Ayıkla bakalım pirincin taşını. TFF aldığı‚ daha doğrusu alamadığı bir kararla‚ Türkiye´de futbolu bir meçhulün içine atmıştır. En tahkimli mahalle olan "futbol mahallesi"nin dediği olmuştur.

Aslında istedikleri olamayacaktır. Çünkü bir‚ "Eski Türkiye"ye göre iş tutmak artık bir anlam taşımıyor. Yakında görürüz...

İki‚ Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) henüz sözünü söylemedi. İşin sonunda Yunanistan gibi rezil olmak da var. Onlar da‚ küme düşen takımı yeniden kurtardılar ama UEFA o takımı 5 yıl kupalara katılmaktan men etti. Yani "git kumda oyna" dedi...

TFF son kararıyla nasıl bir tezat içinde olduğunu öyle bir ilan etti ki‚ asıl manşet orada. Sayın Başkan diyor ki: "Eğer kendilerini şüpheli görenler varsa‚ Avrupa kupalarına katılmayabilirler. Olumsuz bir durum ortaya çıkarsa UEFA ceza verecektir."

18 Ağustos 2011 Perşembe

SURİYE DÜŞERSE TÜRKİYE DÜŞER! - Banu Avar

17 Ağustos 2011

SURİYE DÜŞERSE TÜRKİYE DÜŞER!

Suriye-Türkiye Dostluk Komitesi, Suriye’de yaşayan Türk ve Suriyeli vatandaşların son emperyal saldırıya, karşı durmak için oluşturdukları bir sivil toplum girişimi. Suriye iş dünyası ile işbirliği içinde ve tabii ki resmi kuruluşlardan izin alarak Türkiye’den bir heyeti Suriye’ye davet ettiler. Ben de davet edilenler arasındayım. Komite başkanı Prof. dr Mehmet Yuva, bu heyet oluşturulurken, TBMM içindeki bir çok milletvekili ve siyasinin , AKP’den CHP den MHP’den Saadet Partisinden, bir çok ismin, her cenahtan gazetecilerin davet edildiğini söyledi. Ulaşamadığı bazı isimlere ulaşmakta kendisine yardımcı oldum. Çünkü böylesi bir ziyaretin iki komsu ve akraba millet arasında şart olduğu kanısındayım. Nazlı ılıcak’tan, Reha Muhtar’a kadar, Fatih Altaylı’dan Salih Tuna, İbrahim Karagül’e, Balçiçek İlter’e, Ahmet Hakan’a kadar tüm basın yayın organlarında çalışan gazeteci ve televizyoncular ayrım gözetilmeksizin davet edildi. Bir kısmıyla doğrudan ben görüştüm.

Akademisyen ve çeşitli konuların uzmanları, Kamusen gibi sendika başkanları davet edilmişti. Birçoğunun cevap bile vermediği öğrenildi. Bunda ‚yukarısı ne der’ endişesinin hakim olduğu satır aralarında söylendi.

Emperyal tehdit altında olan, sokaklarında batılı aktivist ve silahlı çetelerin fink attığı, her yanından bir anda pıtrak gibi terörist faaliyet fışkıran Suriye, Arap baharı adı altında bölgeyi çökertme operasyonunda bir halkadır. Farklı batılı istihbarat çeteleri pimi çekilmiş bombaları dara’da, deir ez Zor’da lazkiye’de , şam’da patlatmaya kalkmişlardır. Devlet terör faaliyetlerine karşı orduyu alarma geçirmiştir.

Dışarda yıllardır çöreklenmiş ‚muhalefet’ batı istihbaratı ile eşgüdümlü saldırmaya başlamıştır. Içerde ‚peaceful’ barışcıl (!) eylemciler, tonlarca silajla sokakaları kana bulamış, kamu bnalarını yakmış, öldürdükleri insanları köprülerden fırlatmışlardır… Suriye’nin içinde terör orduları ve istihbarat ajanları fink atmaktadır. Ama küresel basında tek cümleyle özetlenebilir bir haber vardır!: ‚Suriye halkının demokratik taleplerine karşı duran eli kanlı diktatör!’

Soru şu: Neden şimdi tehditler savuranlar, 2011’e kadar onlarca yıldır, baskı zulüm ve demokrasi dışı uygulamaları sözkonusu etmemiştir?!

Bu soruların cevabı onların dilinde ‚konjonktür’!

Bizim için bellidir: Ortadoğunun sırası gelmiştir! Irak’dan aşağılara kayma /paylaşma vaktidir! Enerji kaynakları su yolları stratejik bölgeler çeteler arasında rekabetin durumuna göre pay edilecektir!

Dolayısıyla ’Kurt, kuzuya ‚suyu bulandırıyorsun. Seni ne yaparsan yap yiyecem!’ demektedir. Bu oyunda kuzuyu yakalayıp boynunu bıçağa hazır etme işi Türkiye’ye verilmek istenmektedir! Bu haberin kokusu yayıldığında sessiz bir çığlık yeri göğü inletmiştir…

Türk milleti komşu akraba Suriye’ye KARŞI bir müdahaleye DİRENECEKTIR!

Bunu belki de en iyi duyan batının içerdeki adamları, temsilcileri, işbirlikçileridir!

Batının deli gömleği içinde kıvranıp milleti de deli gömleği içine sokmak isteyenler becerememişlerdir.. Ayrıca gelecekleri de belirsizdir…

Küresel çete savaşları içinde kimin üstte kalacağı da belirsizdir. Bu toz duman arasında iki kardeş millet, başlarındakiler ne derse desin elele verecektir. Geçen yüzyılda tüm coğrafya el değiştirecekken, bu yöntemle tarihin akışını değiştirmişlerdir.

Bu bölgede müslümanı müslümana kırdırma oyunu da, etnik savaşlarla bölüp yutarak Asya’nın enerji kaynaklarına uzanma oyunu epey eskidir!

Bu oyuna karşı Avrasya’nın da elinde güçlü kozlar vardır. Ve zamanı geldiğinde bu hain oyunun en sert dönemecinde yani Türkiye İran, Suriye halkasında batının oyunu bir kez daha bozulacaktır. İşte o nedenle bizler bu millete ve bu milletin akrabası olan kardeş milletlere güveniyoruz. Kirli çete oyunlarına karşı onlarla elele vermeye, sorunlarımızı batılı sırtlanlar araya girmeden kendi aramızda konuşmaya gidiyoruz. Emperyalizm Ermenistanla Gürcistanla Yunanistan’la İsrail’le Türk heyetlerini kaynaştırmaya çalışırken , gazetecileri kanka ilan ederken alkışlıyorlardı… Şimdi iki komsu ülkenin aydınları , batı dayatması bir maceraya karşı durmak için, bir komşu ve akraba ülkeyi ziyaret ederken hakaret ve çamur kampanyası açtılar.

Küresel çetelerin oyunları ancak bölge ülkelerinin dayanışmasıyla bozulur. O nedenle İran Suriye Türkiye Rusya arasındaki herhangi bir yakınlaşma Batılı çevreler ve işbirlikçilerinin ödünü koparır. Provokasyonlar, suikastler, terör eylemleri sahneye konur… Bölge ülkeleri arasına kama sokulur! Çamur kampanyaları sahibinin sesi ekranlardan yayılır: ‚Onlar Suriye ajanı! Ergenekonun Suriye kolu!’ ‚zaten ne Arabın yüzü ne Şam’ın şekeri!’

Hem arap’ın yüzü hem şamın şekeri! Onlar bizim akrabalarımız.. Bizim derdimiz ne Esad’a destek olmak ne baas partisini savunmak.. Hiçbiri sütten çıkmadı.. Ama kardeş ve akraba Suriye halkıyla elele, bu bölgede kurulan kapandan çıkabiliriz…Tüm dengeleri bozacak bir ülkeler arası çatışma, bu coğrafyayı yüzyıllarca sürecek bir istikrarsızlığa mahkum edecektir. Ortadoğunun ortasında duran israil kördüğümü gibi 2. 3. 4. kördüğümler meydana getirecektir. Ve böylesi bir müdahale Türkiye’yi de yokedecektir.. O nedenle diyoruz ki:

Suriye düşerse, Lübnan düşer, Suriye düşerse İran düşer, Suriye düşerse Türkiye düşer… Avrasya kilidi dağılır… O kapıdan girenler Avrasyayı mahveder..

Ve Türkiye müdahil olmadan bu bölgede Batı kanlı heveslerini hayata geçiremez.

İşte o nedenle Suriye ve Türkiye’deki akil insanlar, aydınlar, gazeteciler, siyasi şahsiyetler, sanatçılar Suriye Türkiye Dostluk hareketi çatısı altında bu gidişe DUR! Diyecekler.

Emperyal hedefler uğruna bölgemizin kana bulanmasına izin vermeyecekler.

Türkiyeyi yönetenler, hergün şehit veren bu ülkeyi kimin kana buladığını bilmektedirler. Kandil’den Kuzey ırak’dan çıkan yılanın başı Pentagon’da NATO’da Birleşmiş Milletler’de AB’ organlarının içindedir.

Savaşacaksak onlarla savaşılır.. Tehdit altında bırakılan bölge ülkeleriyle değil!

Banu AVAR

banuavar@superonline.com

12 Ağustos 2011 Cuma

Eskimeyen şiir - OMER HAYYAM

Irmaklarından şaraplar akacak' diyorsun
Cennet-i alâ meyhane midir?
'Her mümin'e iki huri' diyorsun
Cennet-i alâ kerhane midir?
* * *
Tanrı bize cennette vaat ettiği şarabı
Niçin haram etsin bu dünyada, akla sığar mı?
Bir sarhoş arap, devesini vurmuş Hamza'nın
Peygamber de yasak etmiş arap'a şarabı

* * *
Beni özene bezene yaratan kim? Sen
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden
Demek günah işleten de sensin bana
O zaman nedir o cennet cehennem?
* * *
Kim senin 'yasa'nı çiğnemedi ki söyle?
Günahsız bir ömrün ne tadı kalır söyle.
Yaptığım kötülüğü kötülükle ödetirsen eğer
Seninle benim aramda ne fark kalır ki söyle
* * *
Tanrı bizi çamurdan yarattığında
Biliyordu bu dünyada ne işimiz olacak
İşlediğim günahlar hep onun emriyledir
O halde cehennemde beni niçin yakacak?

* * *
İsyan edip karşında duracağım, neredesin?
Karanlığı, ışığa yoracağım, neredesin?
İbadete karşılık cenneti alacaksam
'Bağış mı ticaret mi' diye soracağım, neredesin?
* * *
Kör cehalet çirkefleştirir insanları.
Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var elbet
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye,
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye
* * *
Dünya, üç beş bilgisizin elinde
Sanırlar ki tüm bilgiler kendilerinde
Üzülme, eşek eşeği beğenir
Bir hayır var sana kötü demelerinde
* * *
Sen bu dünyanın sırrına eremezsin
Erenlerin dilini de sökemezsin
Öyleyse iç şarabı, cennet et dünyayı
Öteki cennete ya girer, ya giremezsin
* * *
Niceleri geldi, neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler

******
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun kaç para
Hırka, tespih, post, seccade güzel
Ama TANRI KANAR MI BUNLARA?

Sen sofusun hep dinden dem vurursun
Bana da sapık dinsiz der durursun
Peki, ben ne görünüyorsam O'yum
YA SEN NE GÖRÜNÜYORSAN O'MUSUN?

Sen içmiyorsan içenleri kınama bari
Bırak aldatmacayı ikiyüzlülükleri
ŞARAP İÇMEM DİYE ÖVÜNÜYORSUN AMA
YEDİĞİN HALTLAR YANINDA ŞARAP NEDİR Kİ..

Ey kara cübbeli senin gündüzün gece
Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere
ONLAR YARATANIN SANATI PEŞİNDELER
SENİNSE AKLIN ABDEST BOZAN ŞEYLERDE....

Ben kadehten çekmem artık elimi;
Tutmam senin kitabını minberini.
Sen kuru bir softasın, ben yaş bir sapık
CEHENNEMDE SEN Mİ DAHA İYİ YANARSIN, BEN Mİ?..

Seni kuru softaların softası seni
Seni cehenneme kömür olası seni
Sen mi haktan rahmet dileyeceksin bana ?
HAKKA AKIL ÖĞRETMEK SENİN HADDİNE Mİ ?

Yaşamın sırlarını bileydin
Ölümün de sırlarını çözerdin
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok
YARIN AKILSIZ NEYİ BİLECEKSİN

Ey kör!
Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş !
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş !
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
BİR NEFESTİR ALACAĞIN, O DA BOŞTUR BOŞ !